Fatih Gürbüz’ün yazısını okumak için tıklayınız….
29.01.2025
0
Fatih Gürbüz’ün yazısını okumak için tıklayınız….
26.01.2025
0
Ramazan Kalkan’ın yazısını okumak için buraya tıklayınız…
24.01.2025
0
Son Dakika , Konya Selçuklu’da 3 katlı bir bina çöktü.Çok sayıda yaralılar var. Afad ekipleri olay yerine hızlıca geçmiş durumda. AFAD ekiplerinin çalışması sonucunda 2 kişi enkaz dan sağ olarak kurtarıldı. Ayrıntılar geliyor.
24.01.2025
0

Ocaklara ateş düşmeden yangın söndürülmeli

Ocaklara ateş düşmeden yangın söndürülmeli
Yayınlama: 29.01.2025
12
A+
A-

Ülkemizde ne yazık ki laf olsun diye yasalar çıkıyor ya da çıktığıyla kalıyor. Ya gaz almak için ya da yaptım demek için çıkan yasalar vatandaşın yerine başkalarının işine yarıyor.

Gölcük depremi sonrası yapı kayıt ve yapı denetim diye bir şey icat edildi. Deprem öncesi inşaat yapım işlerinin tüm kontrolü belediyelerin izinleri ve vizeleriyle yapılıyordu.

Onun da nasıl yapıldığını bilenler çok iyi biliyor.

Mütahit projesini çizdiriyor. Projesini de belediyeden aldığı vizeler sayesinde bitiriyordu. Vizenin ne olduğunu bilmeyenler vardır, temelinden bitinciye kadar yapılan her işin onayını belediyenin imar müdürlüklerinde ki müdürlürin verdiği izinle yapardı. Bu izinlerin nasıl ve hangi şartlarda verildiğini bizler çok iyi biliyoruz.

Biliyoruz derken Antalya’ya alıcı gözle bakmak çarpık yapılaşma ve yıkılmaya müsait çok katlı mezarları inceleyerek hangi şartlarda izin verildiğini de anlayabiliriz.

Neyse deprem sonrası yapı kayıt ve yapı denetim diye bir şey çıktı. Herkes kendine göre yapı denetim firması kurup, adamını bulan işini yakın bir zamana kadar kendi kurallarıyla inşaat denetimleri yapıp inşaatları bitirdi. Bu olay sadece Antalya değil tüm illerde aynı şekilde yapıldığını biliyoruz.

Baktılar devleti soyup kaybolan yapı denetim firmaları çoğalınca, haksız kazanç elde eden rantçı yapı denetimler ortaya çıkınca yine yeni kararlar alınıp bir havuz oluşturulup yıllık metre kare üzerinden yapı denetim firmaları kontrol altına alındı.

Ama işler nasıl yürüyor nasıl yapılıyor tam olarak bilmiyoruz. Ama belediyelerin imar müdürlüklerine yapılan operasyonlar içeriye atılan memurları gördüğümüzde işlerin nasıl yürüdüğünü de anlamış oluyoruz.

Bal yiyorsan parmağını yalayacaksın şeklinde işler hep öyle yürüyor.

Bir takım işler düzeltilsin, adalet gelsin, hukuk uygulansın vatandaşların hakları gasp edilmesin diye çıkan yasalarla zorlaştırılsada arkadan dolaşan zihniyet işini aynı şekilde yürütüyor.

Deprem öncesi ve sonrası binalar diye hayatımıza bir yapılaşma formülü girdi.

Şimdi Antalya’nın neredeyse yüzde 80’i kaçak ve çarpık yapılaşma diye düşünürsek, bir kısmı devletin çıkarttığı yapı kayıt belgeleriyle kaçağını çarpığını ödediği parayla sözde düzeltti. Özde bina aynı bina kaçak ve yıkılmaya müsait.

Siyasetçilerimiz iş adamlarımız uçaklara binip ülke ülke geziyor ama gittikleri ülkelerde bu sorun nasıl çözülmüş demiyor. Gidenlerin de ne amaçla gittiğini zaten biliyoruz. Madem gidiyorsunuz, bu ülkelerde yerel yönetimler neler yapıyor sorunları nasıl aşıyor diye birazcık araştırın.

Yine Avrupa’dan bir örnek vereyim. Almanya’da yerel yönetimler mahalle mahalle bir memur görevlendirmiş. Bu memur sokağa çıkıyor ve akşama kadar tek tek binaları gezip kaçak var mı? Plan dışı bir eylem gerçekleşmi mi? Binanın boyası solmuş mu? Sıvası dökülmüş mü? Camı kırılmış mı? Bahçedeki ağaçlar kurumuş mu? Tek tek kontrol edip tuttuğu raporu binaya bırakıyor ve 15 gün süre veriyor.

Bu tarz bir uygulamayı yapmak çok mu zor? Sabah çıkıyorsun oturduğun bina bir başka akşam geliyorsun içeri girdiğin binayı tanımıyorsun. Yıldırım hızıyla her şey değişiyor.

Bolu’da ki yangını da şimdi gündeme getirirsek, şehir merkezinde ki onlarca katı olan ama bir tane yangın merdiveni olmayan yapıların suçlusu şimdi bu evlerde oturan insanlar mı? Zamanın da belediyeler bu binalara oturum verirken, genel iskan verirken kör müydü? Şimdi bu binalarda bir sorun olsa bu binaların sorumlusu inşaatları yapan mütahitler mi olacak yoksa denetimi yapıp vize veren belediyeler mi olacak?

Hep suçlu aranıyor ama suçlu bulunmuyor. Kimsenin başına bişey gelmeden de bu çarpık yapılaşmaların hesapları acilen sorulmalı. Deprem olmadan, yangın felaketi yaşanmadan minareyi çalanların kılıf bulmadan bu denetimler gerçekleştirilip geriye dönük hesap sorulmalı.

Tabi bu söylediklerim vatandaşa ait özel mülkler resmi kurumlarda da durumların aynı olduğuna sanırım hepimiz hemfikiriz.

Antalya kıyıları tatil köyleriyle kapatılmış durumda buraların Turizm Tahsis Belgelerini Turizm Bakanlığı veriyor. Bu otellerin imara aykırı alanlarını ve yapılaşması gibi tüm denetimleri belediyeler yapıyor.

Kaçağı olmayan, vatandaşın hakkını gasp etmeyen Antalya’da bir tane sizce otel var mıdır? Bence yoktur.

Gazeteci olarak çok olaylara şahit olduğumuz gibi bu alanlarla ilgili defalarca haberlerde yapılsa da siyasi erk kendisini herzamanki gibi üstün tutup bu çarpık alanları örtbas etmiştir.

Geçmişte otelcilerden rüşvet almanın günah olduğunu söyleyip, para dolu çantaları ormanlık alanda ağaç diplerine bıraktırıp alanları bile iddia edildi.

Para her kapıyı açmamalı.

O yüzden kimsenin ocağına ateş düşmeden, mevcut yangını söndürme zamanı geldi de geçiyor…

Bir Yorum Yazın


Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.