Bir yılsonuna daha geldik.
Günler ne çabuk geçiyor.
Daha dün gibi, “20023 yılına güle güle… 2024 yılına hoş geldin “ dediğimiz yılbaşı akşamı…
Geçen yılbaşı akşamından bugüne tam bir yıl geçti…
Bir yılı daha acı –tatlı, üzüntülü-sevinçli, iyi- kötü günleriyle, umutlar, hayaller, hayal kırıklıkları ile geride bırakıyoruz. …
31 Aralık 2024 saat 24.00 de 2024 yılına elveda derken…2025 Yılına HOŞGELDİN diyeceğiz.
2024 Yılında ülkemizde ve Dünyamızda tarihine adını yazdıracak birçok önemli olaylar meydana geldi. Yangınlar, depremler, savaşlar, hastalıklar, ekonomik kültürel sosyal toplumsal olaylar, değerli insanların kayıpları… 2024’de yaşanan olaylar saymakla bitecek türden değil.
Bana göre 2024 yılı ülkem insanın çoğu için umutların biraz daha yitirildiği, ülkeyi yönetenlerin ise sürekli sabır diledikleri bir yıldı.
Yeni yılda devleti yönetenlerin, yıllık değerleme oranı artışı % 44 civarında belirleyip, asgari ücret zammının da %30 belirlenmesini” içimize sindi, rakamlar yerine oturdu” gibi açıklamalarını vatandaş olarak bizleri gerçekten üzdü.
2024 yılında da yüksek enflasyon gündemini korudu. Türk parasının yabancı paralara karşı değerinin düşmesi neticesinde maalesef ülkemizde ekonomiye güven azaldı. Türk parasının alım gücü çok düştü. Bir zamanlar paradan 6 sıfır atıldı diye övünenler vardı, bugün ise maalesef 200 TL ile marketten çok az şey alınabiliniyor. TL’nin yabancı paralara karşı değerinin düşmesi neticesinde maalesef ülkemiz, içerde yaşayan insanlarımız için geçim sıkıntısı çekilen çileli, yabancı uyruklu insanlar için ise fırsat ülkesi oldu.
Biz bugün, tüm ülke genelinde ülke insanının gelir düzeyinin alım gücünün düştüğünü, gelir paylaşımında adaletsizliğin sürekli arttığını görüyoruz. Milli Gelirin yarısı en zengin % 20’yegidiyor. Türkiye’de en zengin yüzde 20’lik kesimin gelirden aldığı pay yüzde 48,1 oldu. Bu ülkeyi bu hale kim getirdi? Yeni yıla girerken bunları da vatandaş olarak sorgulamalıyız.
Yeni yılı kutlamaya hangi umutla hazırlanıyoruz? Çalışan, emekli, memur, işçi memnun değil, küçük esnaf memnun değil. Peki, kim memnun? Memnun olan gelirin %48 ‘ini alan en zengin yüzde 20’lik kesim. Böyle bir ülkede hangi mutluluktan söz edile bilinir mi? BM Dünya Mutluluk Raporunda Finlandiya 7. kez birinci oldu. Türkiye ise dünya mutluluk raporunda sonlarda. Benim ülke insanım bunu hak ediyor mu? Elbette hayır. Dünyanın en zengin ülkelerinde mülteci sorunu yok. Benim ülke insanım, dünyanın en çok mülteciye bakan ülke haline geldi. Esat rejiminden kaçan Suriyelilerin bir an önce ülkelerine gönderilmesi, mültecilere aktarılan kaynakların ülkemin insanın refahına kullanılması gerekir. Bunun içinde yeni yılda yasal düzenlemelerin bir an önce çıkartılması yeni yılda ülke insanımın yeni yıl beklentisidir.
2024 yılı, demokratik bireysel hak aramanın güçleştiği, hırsızlık yapanın arkasına düşüleceği yerde, hırsızı yakalayanın arkasına düşüldüğünün görüldüğü, milli manevi değerlerin itibarsızlaştığı, her alanda temel hak ve özgürlüklerin daha kötüye gittiği, yeni Cumhurbaşkanlığı sisteminin idari mekanizmada yönetimde eski parlamenter sistem ile karşılaştırıldığı, yönetim şeklinin irdelendiği, eski parlamento sisteme dönülmenin sürekli konuşulduğu, umutlarımızın her geçen gün eridiği bir yıl olarak hatırlanacak.
Yeni yılda, halkın beklentileri var.
Daha çok güven, daha çok şeffaflık, daha çok refah, daha çok sosyal temel hak özgürlükler, daha çok herkese eşit dağıtılmış gelir , adaletli herkese eşit hukuk… Sırtımızda yük olup, taşıyamayacak hale geldiğimiz mültecilerin bir an önce gönderilmesi.
İnşallah ülkeyi yönetenler tarafından alınacak yeni kararlar ile tüm bu sıkıntılar giderilir. Başta rüşvet-yolsuzlukların üzerine gidilir, tüyü yetmemiş yetimin hakkı korunur. Ülkede, sosyal , ekonomik, kültürel yönden yerinden oynayan taşlar, inşallah yeniden yerine daha sağlam kalıcı şekilde oturtulur.
Gelelim Yılbaşı Kutlamalarına;
Bu akşam, çoğu evlerde süslenmiş çam ağaçları olacak…
Sakın, çam ağaçlarını bir Hristiyan geleneği olarak görmeyelim.
Yıllardır hepimizin zihninde yılbaşı kutlamalarının bir Hıristiyan geleneği olduğu kanısı yer aldı.
Yeni yılın girişi olarak kabul gören yılbaşı, asırlardır her kültürde farklı şekilde kutlanmış. Yılbaşı yaklaşık 10.000 yıllık süre gelen bir inanç. Ne zaman kutlanmaya başladı tam olarak bilinmiyor. Eski çağlarda yılbaşı Kış Dönümü olarak kutlanmış. Hıristiyanlık hangi tarihte nerede devreye girdi? Hz İsa aslında 6 Ocak´da doğmuştu, yani vaftiz edilmişti. Gerçek Noel 6 Ocak idi.1 Ocak kutlamalarına nasıl dönüştü, bu konular halen açıklanabilmiş değil.
Bu kutlamalarda kimi zamanda, özellikle İslami kesimce, “Hıristiyan kutlamalarıyla, halkımız Hıristiyanlaştırılıyor. Bu gelenek Türk-İslam değil, Hıristiyan geleneğidir “ propagandası yapıldı.
Hâlbuki ; Son zamanlarda Yılbaşı kutlamalarının hiç de Hıristiyan Geleneği olmadığı, Sümerolog Muazzez ÇIĞ’IN yaptığı araştırmalar neticesinde ortaya konuldu.
Sayın Muazzez ÇIĞ’IN araştırmalarına göre;
“Hıristiyanların İsa’nın doğuşu olarak kutladığı Noel bayramı, aslında çok eski dönemlerde, Türklerin yeniden doğuş bayramı. Yılbaşı Kutlamasının eski bir Türk Geleneği olduğunu ve Hıristiyanların bunu Türklerden aldıklarını ortaya koyuyor. Türklerin kutladığı yeniden doğuş bayramında Akçam ağacı da var. Türkler bu Akçam ağacına hayat ağacı diyorlar.”
Eski çağlarda Türk inanışına göre ,
Türklerin, tek Tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yeryüzünün tam ortasında bir Akçam ağacı bulunuyor.
Bu akçam ağacının tepesi, gökyüzünde oturan Tanrı ÜLGEN’İN sarayına kadar uzanıyor, bu uzanıştan dolayı da Akçam ağacına, hayat ağacı diyorlar.
Eski Türklere göre , Tanrı ÜLGEN , insanların koruyucusu, o sakallı ve kaftan giymiş olarak sarayında oturuyor ve geceyi, gündüzü, güneşi yönetiyor.
Geçmişte ve günümüzde her zaman Türklerde yaşamlarında güneş çok önemli olmuş.
Eski Türklerin inançlarına göre, gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık’ta tarihinde gece gündüzle savaşıyor. Güneşli gün, uzun süren savaştan sonra geceyi yenerek zafer kazanıyor.
İşte, tam bu an; Güneşin yeniden doğuşu, Türklerde bir yeni doğum olarak algılanıyor. Bayramın adı da, Nartugan, nar=güneş, tugan, dugan=doğan…
Yeniden doğan güneşle, astronomik olarak o günden itibaren geceler kısalmaya, günler uzamaya başlıyor. Verilen savaş sonunda, bu güneşin zaferini, yeniden doğuşunu, Türkler büyük şenliklerle akçam ağacı altında kutluyorlar. Güneşi geri verdi diye Tanrı ÜLGEN’E e dualar ediyorlar.
Duaları da Tanrıya ulaşsın diye Akçam ağacın altına hediyeler koyuyorlar, dallarına bantlar bağlayarak, Tanrıdan o yıl için dilekler diliyorlar…
İnanca göre de bu dilekler muhakkak her zaman yerine geliyormuş. Bu bayram içinde, önceden evler temizleniyormuş. Güzel giysiler giyiliyormuş.
Eski Türkler, o gün, Akçam Ağacının etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlarmış. Yaşlılar, büyük babalar, nineler ziyaret ediliyor, aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlarmış. Yedikleri; yaş ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerlemeler. Bayram, aile ve dostlar bir araya gelerek kutlanırsa ömür yaşı uzarmış, o kişilere de uğur gelirmiş.
Muazzez İlmiye Çığ’ın bu araştırmaları Yılbaşı Kutlamasının eski bir Türk Geleneği olduğunu ve Batılı Hıristiyanların bu geleneği batıya yüzyıllar önce göç eden Proto Türklerden ( Ön Türkler) bunu Türklerden aldıklarını ortaya koyuyor.
Ayrıca; Araştırmaya göre Akçam ağacı yalnız Orta Asyada yetişiyormuş. İsa’nın yaşadığı Ortadoğu, Filistin topraklarında yaşayanlar bu ağacı bilmezlermiş. O yüzden bu olayın Türklerden Hıristiyanlara geçtiği ve bunu da Hunların Avrupaya gelişlerinden sonra onlardan görerek aldıkları söyleniyor.
Noel Ağacının, İsanın doğumu ile hiç ilgisi yok. Eski Türklerde bu Kutlama bir “Doğum…” Güneşin yeniden doğuşu… İsa’nın yeniden doğuşu değil…
Elbette, her insan Yılbaşı Kutlamalarına istediği gibi hazırlanır.
Canı nasıl ister ise o şekilde de kutlayabilir… Veya hiç kutlamayabilir…
İstediğini düşünmekte, bu düşünceye göre davranış sergilemekte herkes özgür…
Bu yıl, ekonomik sıkıntılardan dolayı cadde sokaklarda alışveriş merkezlerinde de tüketim manyaklığına, para harcama çılgınlığına tanık olmayacağız.
Ben ve benim gibi tasarruflu bir ortamda büyümüş aklı selim insanlarda, bu ortamda biz nereye gidiyoruz? sorusuna kendince cevap bulmaya çalışacak…
Ama yine de yılın son gününde, tüm olumsuzlukları bir kenara bırakalım, pozitif olalım, her şeyin güzel olacağını düşünelim…
Yılın son gününde, umutlar, hayaller, hayal kırıklıkları, hüzünler, sevinçler… Bu duygular insana has duygular. İnsanlık halleri yani…Yine sözler veriyoruz kendimize… Yine umutluyuz bu yıldan. Yine hayallerimiz var.
İyi ki var, yeni yılda kötü, negatif düşünceleri, kini, nefreti, bir kenara bırakalım. İyi, yapıcı, pozitif düşünceleri, önce kendimize, sonra yakınlarımıza yayalım. Yakın dost, akraba, arkadaşlarımıza iyi temenniler içeren mesajlar çekelim. İnsanı, yaradan da ötürü hep sevelim. Ülkemizde ve tüm dünya da insancıl değer ve düşüncelerle insanca yaşayalım.
Ülkemizde ve tüm dünyada, savaşı, kan dökmeyi değil, BARIŞI EĞEMEN KILALIM. YURTTA SULH, DÜNYA DA SULH diyen Yüce Önder ATATÜRK’Ü, insanlık adına olumlu düşünceleri ile bir kez daha analım. Yeni yılda da, Atatürk düşmanlarının kirli emellerini hayata geçirmelerine asla izin vermeyelim.
Tüm okuyucularımın, köşe yazılarımı okuyan sevgili okuyucularımın, Türk halkının, Türk Dünyasının , İslam Aleminin, Tüm insanlığın, Yeni yılını en içten dileklerimle kutlar, sevdiklerinizle birlikte sağlık, mutluluk ve huzur dolu bir yıl geçirmeyi, insanlık adına iyi, güzel, doğru, ne varsa yapılmasını canı gönülden temenni ederim…
2025 yılının her günü sizlere başarılar umutlar getirsin…
Sağlıcakla, esen kalın!
Yeni Yılda, yeni umutlar… Yeni mutluluklar… Yeni başarılar… Sağlıklı günler…
İYİ YILLAR…..