Bilim evrenin oluşumunu, “Olasılıklar dahilinde olamaz” şeklinde ifade ediyor… Yani demek istiyor ki bunu bir “Güç” oluşturdu…!
Ama o nedir ki bilen yok !..
Çoğu bilim çevresi ise yukarıdaki bu durumu şu şekilde de yorumluyor, “Herşey bir yaşam döngüsü için organize edilmiş… Yani doğaya bakınca, uzaya bakınca bir mucizeye şahit oluyorsunuz. Yani kendinize de bakın bunlar bizim için tasarlanmış olduğunu görüyorsunuz ki bunlar tesadüf olamaz” diyorlar…
YORUMUM ŞU; Bir eylem hangi şartta oluşursa oluşsun bunun oluşumu yada oluşmayışı insanın duygusunun oluşturduğu bir olgudur… Yani aslında bu döngünün içerisinde oluşan veya oluşmayan her şey bu olgunun içerisinde bir parçadır… Bu parçanın en alt veya dip noktasındaki bir düşünce ise bunu anlamlandıramadığı için bu ilkel ruh halini kendisine veya sisteme bağlar.
Gerçekte her şey her şeyin içinde ama her şey her şeyin dışında var veya yoktur… Yokluk bile varlığın oluşturduğu bir kavramdır ki var veya yok diye bir betimleme yapmak bugünkü insanın akıl diye taşıdığı mekanizmasının tanımlayabileceği bir kavram değildir…
Bu durumu çok ilkel duygu çerçevesinde ifade etmeye çalışacak olursak,
Kendisini “Ateist” olmakla betimleyen birisi aslında teoloji terminolojisinin çerçevesinden bir ifade kullanmaktadır.
Bugünkü duygu katmanı ile ateizm kelimesini kullanmaya sebep olan ruh halini şu şekilde ifade edelim; yani bir yaratıcı kavramına inanmadığı tespitini dile getirmektir. O zaman burada şöyle bir paradoks çıkıyor; bir yaratıcı olgusunun varlığı üzerine tasarlanmış bir ifade biçimi.
Yani hepsi yanlış ve paradoks…
Yunanlı Filozof Epimenides şöyle der;
“Bütün Giritliler yalancıdır”… Ve ardından ekler,
“Ben de bir Giritliyim”…
Şimdi işin içinden çık çıkabilirsen…
Daha net bir ifade ile izah etmek gerekirse yaratıcı kavramını muhasebe yapan bir beynin yaşadığı zaman dilimi primat düzeyinde bir duyguyu barındırmaktadır.
Bugünkü insan nasıl primat düzeyinde olabilir diyeniniz olabilir….
Çok basit bir örnekle kanıtlamak, kısmen de olsa mümkün.
Şöyle ki 5 bin yıl önce yaşayan insan da bir taşa veya bir binaya dönüp tapıyordu bugünkü insan da…!
Beş bin yıldır aynı beyni veya bilinci taşıyoruz. !
Bu nedenle bazı kavram ve olguları tanımlamak için insanoğlu en az 10 bin yıllık bir zaman dilimi geçirmesi gerekiyor…
Yani bilim çevrelerinin iddia ettiği gibi evrenin oluşumu olasılıklar dahilinde olamaz düşüncesi de bir paradokstur. Hatta paradokstan öte yukarıda ifade etmeye çalıştığım gibi bugünkü ilkelin kavrayamayacağı akıl ötesidir…
Bilmem anlatabildim mi…
Ra Devrim Kalkan/Ankara