Bir bayram daha kapıya gelip dayanmıştı ya.,
Hükümet kamu çalışanları için Kurban Bayramı tatilini de 9 güne çıkarıp, “Haydi tatilinizde Allah kalbinize göre versin” dedi.
Yollar araç seline döndü resmen.
Kamu personelleri mi çıktı tatil yollarına sadece de dolup taştı Korkuteli’nden Fethiye’ye uzanan Yayla yolu?
“Hani bu ülkede ekonomik kriz vardı, geçim sıkıntısı tavan yapıp, millet meteliğe kurşun sıkıyordu” diyesi geliyor insanın.
Merak ediyorum da benzin-mazot bu kadar pahalıyken devlet 9 günlük tatili akaryakıt tüketimi çok olsun kasa dolsun diye mi çıkarttı ki?
Tatil gün sayısı hayli fazla ya, insanoğlu yoruyor işte gerekli gereksiz her şeye kafayı.
Arife günü çıktık yola. Tabi ki istikamet Korkuteli üzerinden Seydikemer, oradan da Fethiye, Dalaman ve Ortaca güzergahı takibi.
Yıllardır Kotkuteli’den geçerken Merkez Lokantası uğrak yerimdi. Anayol üzerine de mekan açmışlar, şehir içerisine pek girmiyordum. Bu sefer değişiklik yapıp girdim. Bizim eski futbolcu Abdurrahman vardı mekanda. Kucaklaştık. Babası Selahattin abi hacca gitmiş. Çorba-çay faslı derken sürdüm aramayı Söğüt üzerinden Seydikemer’e doğru.
Arife günü olması nedeniyle millet akın akın zannedersiniz ki Fethiye’ye göç ediyor.
Öyle ya.
Ölüdeniz’i var, Göcek koyları var Seydikemer’in Saklıkent isimli cennet kanyonu da eklenince günlerin keyfine doyulması mümkün mü?
Seydikemer’in ata topraklarım, Girmeler mahallesi de olmazsa olmazlarımdandır. Zira orada halamın kuzucukları yaşar. En büyük evlatlarından Fevzi de benim 10 yaşımdan beri ayrılmadığım abimden de kıymetlimdir.
Kömürde çayı, fırında tandır kebabı, odun ateşinde eşi havana yengemin gözlemesini düşünmek bile keyif verici.
O yörenin ilk köy pansiyonu işletmecilerindendir Fevzi abim. Pansiyon dediysem 5 odalı bir kaplıca mekanı. Tıpkı Karahayıt misali.
Geçiş güzergahlarımdan birisi de Fethiye ama bana eziyet gibi geliyor şehir merkezine girmek.
Yolları dar ve yetersiz, araç sayıları çok fazla. Muğla’nın en büyük ilçelerinden birisi ve insanlar sanırsınız ki üst üste yaşıyor. Ama benim kafa kağıdında da doğum yeri diye yazan Fethiye işte. Dolayısıyla çevre yolundan direkt geçip Dalaman’a doğru yol aldım.
Her yerini ezbere bildiğim o yolları tabiri caizse gözü kapalı geçerim ama nedense 50 yıldır gidip gelmekten hiç ama asla bıkmadım.
Katrancı koyunun tepesine vardığımda mutlaka durur oradaki Kokoreççi Akif abinin bir çayını içer deniz tarafına keyifle bakarım.
En azından birkaç saatlik yol yorgunluğumu atmışım gibi gelir bana.
Göcek tarafı ayrı bir yer. Parası olanın her yaz-ki şimdilerde kışlarını teknelerinde geçirenler de çoğalmış akın ettiği bir şirin mekan Göcek. Ama hakikaten çok pahalı. Pahalı derken restoranlar veya cafeleri kastetmiyorum. Sıradan marketlerinde bile fiyatlar çok değişken ve uçuk gibi geldi bana.
Türkiye’nin ücretli tek tüneli bilindiği üzere Göcek’te. 950 metrelik o tünelden geçen bir otomobil için herkes 35 TL ödemek zorunda. Minibüs, Otobüs ve Kamyonların geçiş ücretlerini artık siz düşünün.
Derken tam karşımda Dalaman.
Dalaman emin olun bakir ama tam bir cennet. Sağa gidersen Yayla turizmi, sola gidersen deniz, doğa ve Dalaman Havalimanı.
Hele bir Kayacık sahili var benim olmazsa olmazlarımın başında gelir.
2024 seçimleri öncesi Kayacık Belediye tesislerine WİFİ taktırabilmek adına Belediye Başkanı Muhammet Karakuş’a telefon açıp söylemekten, köşe yazılarıma ve belediye şikayet kutularına müracaat etmekten bıkmamıştım. Duyarlılık gösterilip takılınca da kendisine teşekkür etmiştim.
Zira oranın en güzel yerinde milletin en büyük eksikliği giderilmişti.
Şimdi Belediye Başkanı CHP’li Sezer Durmuş olmuş. Seçilir seçilmez de Belediye şirketlerinin işlettiği mekanlarda çayı 1 TL yapmış Sonra 5 TL’ye çıkartmış.
Şimdi çay ne kadar mı?
Bayramda bir vatandaşın hesap ödemek için kasaya geldiğinde o vatandaşın haykırışlarıyla yarın anlatsam