Antalya İl Sağlık Müdürü Evren Ekingen Bey,
Seni tanımam bilmem.
Yolda görsem tanımam. Ve bu yazım sana zatıalinize naçizane bir gariban mektubudur.
Basın toplantısı yaptığın gün Antalya dışındaydım.
Ama bu demek değil ki Antalya’daki gündem konularını takip etmiyor, konulardan uzak kalıyoruz.
Hele hele 1960’lı yıllardan bu yana Antalya’nın merkezi yükünü sırtlamış, nice doktorlara mekan olmuş, dertlere şifa dağıtmış, özellikle de garibanların sığındığı yuva haline gelmiş bizim eski SSK, sizin Atatürk Devlet Hastanesi’nden hiç de uzak kalmaya niyetim olmayacak.
Allah bana nefes verdiği sürece de, halen elde kalmış Antalya’nın rantı yüksek son kalesinin peşkeş çekilmemesi adına canım pahasına mücadelemden asla vazgeçmeyeceğim.
Ben adına “Peşkeş” yakıştırması yapıyorum da.
Sen yapma.
Zaten makam mevkin nedeniyle yapamazsın da ne olur kimseyi de kandırma.
Biliyorum sen bürokratsın. Dolayısıyla ne denirse onun peşinden gitmek, denileni söylemek zorundasın.
Devlet adamısın da, son basın toplantısında, “Atatürk Devlet Hastanesi’nin yerine 500 yataklı hastane yapılması konusunda mutabakat aldık” demişsin.
Kimden aldın müdür o mutabakatı?
“Şehir merkezinde polikliniklerin kapanmasını istemiyoruz” diye de eklemişsin ve “Acil servis ve birinci basamak tedavileri devam edecek” deyip Antalya’nın diğer ilçe hastaneleri ve sağlık kuruluşlarıyla ilgili bilgiler verip toplantıyı bitirmişsin.
Müdür Bey,
Senin ya da ailenin maddi durumu nedir inan bilmiyorum. Ama sözünü ettiğin eski SSK yani Atatürk Devlet Hastanesi garibanların hastalandığında kendilerini can havliyle attıkları, şifa aradıkları ilk yerdir. Zira 1968 yılından beri şehrin tam göbeğinde ve o garibanların yürüme mesafesindedir.
Hemen üst tarafından raylı sistem geçer. Acilin önünde de toplu taşıma durağı mevcut.
Bir gariban çok çaresiz kalsa taksiye binip hastaneye gelmek istese 100 TL bile tutmaz taksi ücreti.
Ne demek istediğimi az çok anlamışsındır.
Peki öve öve bitiremediğin Şehir Hastanesi nerede?
Bırak garibanın oraya toplu taşıma ile gidebilmelerini, kendi araçlarıyla bile akaryakıt yetiştiremezler.
Raylı sistem desen zaten yok.
Yürümekten bahsetmeme gerek kaldı mı?
Sen müdürsün müdür.
Ve bana buradan müdür hikayesi anlattırma lütfen müdürlüğünü yap çare üret.
Bahaneyi herkes ortaya koyuyor.
Kısa ve net olunması bu kadar mı zor?
Atatürk Devlet Hastanesi’nde neredeyse cihaz kalmadı taşınmaktan.
Ameliyatları yüzde 100 olmasa da durduran da ben değilim.
Hastanenin akıbeti belli değil akıbeti. Ve basın toplantında da net olarak “Şu olacak. Bu olması işin start düğmesine falanca gün başlıyoruz” diyememişsin.
Ama, “Antalya Şehir Hastanesi’nde, Döşemealtı’nda bu ihtiyaçları karşılamamız gerekiyor. Atatürk Devlet Hastanesi, eski usul koğuş sistemi, tuvalet banyonun koridorda olduğu 4-5 yataklı servisler var. Antalya’da daha kaliteli ortamlarda sağlık hizmeti sunmak istiyoruz. Hasta, çalışan güvenliği iş sağlığını sağlama adına Atatürk Devlet Hastanesi’nin yerine 500 yataklı hastane yapılması konusunda mutabakat aldık” demekten geri durmuyorsun.
Sağlık Bakanlığının 2025 ve 2026 yıllık programlarında dahi söz konusu yer için ne yıkım ne yeni yapım planlaması var müdür. Neyin mutabıklığından bahsediyorsun?
Garibanlar Mazıdağı’ndaki Şehir ve Döşemealtı’ndaki hastaneye gidemezler.
Belli ki gitmeye mecbur bırakacak gibisiniz de siz bir sağlıkçı olarak insanlara şifa dağıtmanın tersine bana göre “Ölün” diyorsunuz.
Zira oraya gidip gelmekten bırakın hastaları ambulans şoförlerine bıkkınlık gelir.