Gazete köşe yazılarıma annemin rahatsızlığı nedeniyle bir süre ara vermek zorunda kaldım.
Bugün köşe yazımda farklı bir konuyu gündeme alacağım. Benim gibi belki birçoğunuzun hiç duymadığı sağlık hizmeti “Sağlık Sektöründe Palyatif Bakım Ünitesi” bu köşe yazımın konusu olacak.
“Palyatif Bakım “ da nerden çıktı ? Diye düşünebilirsiniz.
Sevgili annemin 3 Kasım Pazartesi sabahı evinde inme geçirmesi, beyninde pıhtı atması, hastanede 8 gün yoğun bakımda kalması, daha sonra nöroloji servisinde tedavisi ve sonrasında Palyatif Bakım Ünitesine nakil edilmesi süreçleri benim için bir evlat olarak oldukça üzücü ve stresli günlerdi.
Neyse ki; Hayatı tehlikeyi atlatan annemin sağlık durumu her geçen gün daha iyiye gidiyor. Şu an evinde hasta bakıcısı nezaretinde bakım ve tedavisi devam ediyor. Başta Sevgili anneme ve tüm hastalara acil şifalar diliyorum.
Annemin rahatsızlığından dolayı ilk defa duyduğum “Palyatif Bakım Ünitesi” hakkında gördüğüm yaşadığım sıkıntıları olumlu olumsuz yönleri “Araştırmacı “yönümle ele almak istiyorum. Bu araştırma yazım kişiler ve kurumları eleştirme mahiyeti asla taşımayıp, genel olarak bu konuda yaptığım araştırmayı, bizzat hasta yakını olarak yaşadıklarımın bende oluşturduğu izlenimleri kapsamaktadır.
Araştırmamın hasta yakınlarına ve palyatif bakım ünitesinde görevli personellere yararlı olacağını düşünüyorum.
Sağlık sektöründe oldukça yeni bir uygulama olan palyatif bakımın tarihçesine bir göz atacak olursak;
Palyatif bakım, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından ilk olarak 1989 yılında, “palyatif bakım, yaşamı tehdit eden hastalıklardan kaynaklanan problemler ile karşılaşan hastaların ve hasta yakınlarının yaşam kalitesini, başta ağrı olmak üzere tüm fiziksel, psikososyal ve ruhsal problemlerin erken saptanarak ve etkili değerlendirmeler yapılarak önlenmesi veya giderilmesi yoluyla artıran bir yaklaşımdır” şeklinde tanımlanmış. Palyatif bakımın farklı tanımlarında yukarıdaki içeriğin yanı sıra da “Ciddi bir hastalıkta her yaşta ve her aşamada uygundur ve iyileştirici tedavi ile birlikte sağlanabilir” ibareleri de yer almakta olup, hem bakım felsefesi hem de bakım sağlamada üst düzeyde yapılandırılmış bir sistem olan palyatif
bakımın değerleri otonomi, hasta odaklı yaklaşım, bireysel bakım planı, onurlu yaşam, onurlu ölüm ve bütüncül yaklaşım olmakla birlikte her aşamada iyileştirici tedavi ile birlikte sağlanması önem arz etmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 1989 yılında yapılan tanıma daha sonra 2014 yılında “palyatif bakım bütün hekimlerin vicdani sorumluluğudur” görüşü eklenmiş ve palyatif bakımın önemine dikkat çekilmiştir.
2014 Yılında DSÖ Palyatif Bakım tanımına “palyatif bakım bütün hekimlerin vicdani sorumluluğudur. “ ibaresinin eklenmesi oldukça önemlidir. Antik Çağ'da yaşamış ve Batı tıbbının kurucusu olduğu kabul edilen Hipokrat’ın (Hippokrates) yazdığı, doktorların “Hipokrat Yemini “ya da bilinen adıyla “Hipokrat Andı”, hekimlerin mesleklerini onurla uygulayacaklarına dair tarih boyunca ettikleri yeminin maddeleri arasında yer alan “Yaşamımı insanlığın hizmetine adayacağıma, hastamın sağlığına ve esenliğine her zaman öncelik vereceğime, hastamın özerkliğine ve onuruna saygı göstereceğime, insan yaşamına en üst düzeyde saygı göstereceğime, görevimle hastam arasına; yaş, hastalık ya da engellilik, inanç, etnik köken, cinsiyet, milliyet, politik düşünce, ırk, cinsel yönelim, toplumsal konum ya
da başka herhangi bir özelliğin girmesine izin vermeyeceğime, “ sözleri palyatif bakım açısından da oldukça önemlidir.
Yaşam kalitesinde olduğu gibi, onur da her hasta için farklı anlamları ve öncelikleri içeren bireysel bir kavramdır. Palyatif bakımın saygılı, açık ve duyarlı, kişisel, kültürel ve dini değerler, inançlar ve uygulamalar dikkate alınarak her ülkenin yasalarına uygun bir şekilde yapılması gerekir. Palyatif bakım ile hastanın onurunun korunduğunu hissettiren bir ortam sağlamalıdır.
Palyatif bakımın tanımından, tarihçesinden, olması gerekli hasta doktor ilişkisinden bahsettikten sonra …
Peki! Palyatif bakımda uygulamada olumlu olumsuz neler ile karşılaşılıyor? Bu konu üzerinde durmak istiyorum.
Şehrimizde en eski Palyatif Bakım Ünitesi 5 Ocak 2018 açılışı yapılan şu an Kepez Devlet Hastanesi bünyesinde faaliyet gösteren TEV Kamile Cephanecioğlu Palyatif Yatılı Bakım Merkezi olarak görünüyor.
İsmini dahi ilk defa annemin Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesinden hasta nakli ile duyduğum TEV Kamile Cephanecioğlu Palyatif Yatılı Bakım Merkezinde, annemin yaklaşık bir aylık kalışında bir hasta yakını olarak hayal kırıklığı yaşadım.
Bir düşünün böyle bir merkezde hasta yakını olarak hastanızın durumu hakkında doktorlardan bilgi almak istiyorsunuz, yeterli bilgi verilmiyor. Yukarı 1. Katta Doktorla görüşmeniz bile aşağıda güvenliğin izin vermesine bağlı. Doktorlar çok ilgisiz, hasta yakınını azarlıyor, ters ve olumsuz konuşmalar ile hasta yakınını üzüyor. Hastalara bakım yeterli değil, en yakınını annesini babasını kardeşini eşini hasta olarak getirmiş moralleri bozuk olan hasta yakınlarına hastane çalışanı başta doktorların ve ilgili personellerin moral vermesi gerekirken, maalesef özellikle doktorların olumsuz konuşmaları hasta yakınlarını daha da üzmekte onları hastalarının yanında destek için bulunur iken moralli olmaları gerekiyorken, maalesef moralsiz yıkılmış hale düşürmekte, hastaya da bu durum yansımaktadır.
Birimin en yetkili doktoru hasta yakınına moral destek vereceğine öyle bir konuşmada bulunuyor ki hasta yakınında morali birden sıfırlıyor. “ Ne bekliyorsun annen 86 yaşında 50 yaşında değil ki düzelsin, ölümsüzlük mü var? Herkes bir gün gelecek ölecek. Burası hasta yakına hasta bakımının nasıl yapılacağını gösteriyor. Hasta bakımını öğrendikten sonra hastanızı alıp götüreceksiniz evinizde bakacaksınız “ diyerek olumsuz konuşmalarda bulunuyor. Hasta yakınını adeta olumsuz konuşmalarıyla onun yıkımına sebep oluyor. Her insanın hangi yaşta olursa olsun isterse 100 yaşında olsun bu dünyada soluk alma yaşama hakkı var. Herkes ebeveynlerini hastalarını yaşatabildiği kadar yaşatmak ister.
Oysaki; Doktor olan kişi mesleğe adım attığı Hipokrat Yemininin de “Yaşamımı insanlığın hizmetine adayacağıma, hastamın sağlığına ve esenliğine her zaman öncelik vereceğime, hastamın özerkliğine ve onuruna saygı göstereceğime, insan yaşamına en üst düzeyde saygı göstereceğime, görevimle hastam arasına; yaş, hastalık ya da engellilik, inanç, etnik köken, cinsiyet, milliyet, politik düşünce, ırk, cinsel yönelim, toplumsal konum ya da başka herhangi bir özelliğin girmesine izin vermeyeceğime” diyerek önemli hususları içeren yeminde “yaş özelliğine de izin vermeyeceğine her yaşta hastanın sağlığına önem vereceğini "vurgularken uygulamada ise yeminine asla sağdık kalmıyor.
Doktorlar hasta yakınına , hastaların yanında kalan hasta bakıcıların daha henüz hasta bakımını tam olarak öğrenmeden , bir müddet sonra “yeni hastalar gelecek hastanızı taburcu edeceğiz .” demeye başlıyor.
Annemde de yaklaşık 3 hafta sonra birim sorumlusu doktor tarafından “ Annenizi taburcu edeceğiz “ söylemi başladı. Ve 4. Hafta içinde de daha hasta yakını olarak tarafıma ilaçları, reçetesi, bakımı hakkında yetkili ağızdan doktor tarafından bilgilendirilmesi yapılmadan, telefon ile dahi haber verilmeden, hastanın evinde hasta yatağı , ortamın müsait olup olmadığı sorulmadan, yanında annemin hasta bakıcısı kırgız bayan ile apar topar , adeta hastaneden kovarcasına ambulans ile gönderildiğini hastaneye gidince doktorun “ Annenizi taburcu ettik. Ambulans ile evine gönderdik. Hasta bakıcısına reçetesini evraklarını verdik
“deyince öğrendim. O an için hayal kırıklığına uğradım. Hasta yakını olarak tarafıma yetkili ağızdan bilgi verilmesi hasta sevk evrak vs imzalatılması gerekirken, hiçbir sorumluğu muhataplığı olmayan hasta bakıcıya reçete vs verilmesi , onun nezaretinde hastanın evine taburcu edilmesi hasta hakları yönünden asla uygun değildir. Hele ki ; Hipokrat yemini etmiş bir doktorun hasta yakını olarak tarafıma ters üslup ile davranışı ise beni oldukça üzmüştür.
Dikkatimi çeken bir diğer husus da , hastane tarafından hazırlanan ilaç kullanım raporunun alt karar kısmında “İskemik inme mevcuttur, en az 3 ay süreyle iks ve laba veya laba ve lama tedavi edildiği halde yeterli yanıt alınamayan “ yazıyor. Bu karar da kim/kimler tarafından alındıysa çok ilginç hasta 3 kasımda inme geçirdi , 17 Kasımda Palyatif Bakım Ünitesine geldi, bir ay dolmadan 16 Aralık da (29 günde) Palyatif Bakım ünitesinden taburcu edildi. Rapor kararda ise “en az 3 ay süreyle iks ve laba veya laba ve lama tedavi edildiği halde yeterli yanıt alınamayan “ diye yazıyor. Bu ne demek? Bu merkezde en az 3 ay süreyle iks ve laba veya laba ve lama tedavi edilmesi gerektiğini kendileri kararda yazıyor, 3 ay süreyle iks ve laba veya laba ve lama tedavi edilmesi gerekirken ve tedavi sonucu beklenilmeden halde 29 günde hastayı, uygulama sonuçlanmadan adeta kovarcasına gönderiyorlar. Bu duruma hastane yetkilileri nasıl cevap verecekler? Anlamak mümkün değil. Ben bu konuda yetkili ağızlardan bir vatandaş , bir hasta yakını olarak cevap bekliyorum. Sağlık sektöründe gerçekten bu şekilde uygulamalar yapılıyor ise vay hasta olup hastaneye düşen vatandaşımızın haline…
Annem de kira gelirleri ile yıllarca devletine yüksek miktarda vergisini vermiş, vergi mükellefi olmuş vatandaşlık görevini en iyi şekilde yapmış, devletin o hastane birimlerinin kurulmasına vergilerini ödeyerek katkı sağlamış bir TÜRK VATANDAŞIDIR. Annem ve annem gibi hastalara bu tür davranış yapılmasının asla kabul edilebilir yanı olmadığını, ilgililerin bu konuya duyarlılıkla el atması gerektiğini, sosyal devlet anlayışında bu tür davranışta bulunanların kamu hakları ve kamu vicdanı açısından toplumda yer bulmadığını, toplumun ve yetkililerin elbette bu tür uygulamayı sorgulayacağını düşünüyorum.
İnşallah bu tür kurumlar iyi denetlenerek, hataya maruz kalan hasta, hasta yakınanlarına kötü davranışlar sergileyen personeller hizmet içi eğitimlere tabi tutularak yeniden istem kendi kendini denetleyecek şekilde dizayn edilir. Palyatif Bakım Üniteleri olumlu kurumlar haline dönüştürülür. Benim karşılaştığım Palyatif Bakım Ünitesindeki olumsuzluğu, inşallah diğer hasta yakınları yaşamaz. Bu merkezlerden sorumlu ilgililerde bu ve benzeri konulara bir an önce el atarlar.
Benim bu alanda Palyatif Bakım Ünitelerinin Yapılandırılmasında Araştırmacı olarak önerilerim;
Palyatif bakım kliniğinde sunulan hizmetler ile ilgili süreçler ve bu süreçlere yönelik kurallara yeni tanımlamalar eklenmelidir.
Palyatif bakım hizmetlerine yönelik politika yeniden ele alınıp günün şartlarına toplumun yapısına göre güncellenmelidir.
Palyatif bakım kliniklerinin kurulması her hastanede zorunlu hale, kurulan ünitelere yönelik fiziksel alanlar genişletilmeli, personele hizmet sunumları ile ilgili gereklilikler dünya sağlık örgütünün belirlediği standartlar çerçevesinde yapılandırılmalıdır.
Hastaların ve hasta yakınları refakatçilerinin yaşam kalitesini artırmaya yönelik düzenlemeler ele alınmalı, en etkin kalıcı düzenlemeler uygulamaya konulmalıdır.
Hastanın ihtiyaçları tüm Palyatif ünitelerinde bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmeli. Belirlenen ihtiyaçlar doğrultusunda bakım planları oluşturularak uygulamaya konulmalıdır.
Hastaların ağrı probleminin etkin şekilde takibi yapılmalı ve ağrı çeken hastanın ağrının kontrol altına alınması tüm ünitelerde aynı duyarlılıkla sağlanmalıdır.
Aile ve bakım hizmetine katılacak kişilere, konularında uzmanlar tarafından psikososyal destek ve bilgi ihtiyacı açısından gerekli destek ve eğitimlerin verilmesi sağlanmalıdır.
Palyatif Klinikte görev yapan sağlık çalışanlarının özellikle meslek alanında palyatif bakım konusunda eğitim almış olma şartı aranmalıdır. Palyatif bakım konusunda eğitim almayanlar palyatif ünitelerinde asla çalıştırılmamalıdır.
Hastanın farklı sağlık hizmet alanları arasındaki geçişleri konusunda uzmanlar tarafından etkin şekilde yönetilmeli, palyatif ünitelerinde sadece bakım amaçlı değil, tedavi amaçlıda hizmet verilebilmeli, bakım tedavi açısından erişimde süreklilik sağlanmalıdır.
Palyatif ünitelerinde yatan hastaların ölecek olanlar ölsün, 2, 3 hafta da hasta yakınına yatalak hasta bakımı öğretilenlerde bir an önce gitsin yer boşalsın mantığı asla güdülmemelidir.
Palyatif bakım bir çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de göreceli yeni bir hizmet alanıdır. Bu nedenle hem hizmetin organizasyonu hem de palyatif bakım uygulamaları açışından palyatif bakım ekipleri elbette ki birçok sorunlarla da karşı karşıya kalmaktadır. Palyatif Bakım üniteleri için sağlıkta kalite standartlarının klinik pratikteki uygulamalarında eğitim eksikliği, multidisipliner ekiplerin kurulamaması, geçerli dinamizmin değerlendirme ölçeklerinin ve tedavi algoritmalarının kullanılmaması, hizmetlerde sürekliliğin sağlanamaması bu tür aksaklıkları yaşatmaktadır.
Özellikle Palyatif Bakım hastalarının içinde bulunduğu süreç nedeni ile tedaviyi sonlandırma, kaynakların adil yönetimi, yeniden canlandırma, bilgilendirme konularında, etik yaklaşım temelinde palyatif bakım hastalarının tedavi ve bakım süreçlerinin yönetimi önemlidir. Tüm uygulamalarda palyatif bakım felsefesini benimseyen ve hastayı merkeze alan bir etik sistem ön plana alınmalı, bu konularda ülkemizde konusunda uzman kişiler tarafından “Araştırmalar” yapılmalı, hastaların onuruna saygı gösterilmeli, bilimsellik geçerli olmalı, hedeflenen ilkeler doğrultusunda gelecekteki hasta bakımını iyileştirme potansiyeline sahip araştırmalara hastaların etik olarak katılmalarının sağlanması PALYATİF BAKIM ÜNİTELERİNİN GELİŞTİRİLMESİNE yardımcı olacaktır.
Sonuç olarak PALYATİF BAKIM ÜNİTELERİNDE yukarıda bahsettiğim hususlarda çalışmalar yapılırsa, işin ehli olan doktor ve çalışanlardan oluşan hastasına, hasta yakınına iyi davranan ekipler ile dünya standartlarına uygun gelişmeler takip edilerek sağlığın bu önemli sektörü daha etkin hale getirile bilinir.
Palyatif Bakım Ünitelerinde ve diğer hastanelerde yatan tüm hastalarımıza acil şifalar dilerim
Sağlığınızın kıymetini bilerek,
Hastaya, hasta yakınlarına sahip çıkarak kalın!
