Ali Tongülüs


Freelance sevgililer.. Ve Diziler..


Toplumumuzu direkt olarak hedefleyen, ?özümüze ait olmayan? olayları ve istekleri sanki normalmiş gibi gösteren ?toplum mimarları? bizi önüne katmış, istediği yöne götürüyor..

1- Çarpık sinema filmleri ve dizileri seyrettirerek..

2- Özgürlük gibi kulağa hoş gelen olguları parlatarak..

İnsanların ?özenti?leriyle öylesine güzel oynuyorlar ki..

Bu tür senaryoları ?sorgulayan? olursa, önüne katıp sürüklediği kişiler tarafından anında bertaraf ediliyor..

Devletin toplumunu ve kültürünü koruma arzusu bile ?toplum düşmanlığı? gibi algılatılıyor..

?

Bugün bunlardan birkaç örnek verirsem..

Acaba, Türk toplumunun büyük bir dejenerasyona ve köleliğe doğru son sürat gittiğini birilerine farkettirebilir miyim, bilmiyorum..

Ama..

Bu örnekleri sizlere aktarmak zorundayım..

?

FREELANCE SEVGİLİ

Önce, dünkü Sabah Gazetesi?nde Mert Vidinli?nin bir yazısına dikkatinizi çekeceğim..

?Freelance sevgilim olur musun? başlığını taşıyan bu yazıda..

Eş, nişanlı ya da sevgili olarak, kadın-erkek ilişkilerinin ne kadar çok ?kirlendiğine? şahit olacaksınız..

Yazı şöyle:

?

2019 bitmeden yeni bir ilişki modeli daha literatüre girdi; ?Freelance sevgili..?

Bir arkadaşım kendisini tanımlarken bu tabiri kullandı..

Şaşkın bir ifadeyle yüzüne bakıp hemen sordum;

?Nedir bu freelance sevgili??

Şöyle açıkladı:

"Özgür takılıyorum, karşımdakine de aynı özgürlüğü tanıyorum..

İstediği zaman arkadaşlarıyla buluşup görüşebilir, gece dışarı çıkabilir..

`Şu saatte evde olacaksın` gibi kurallar yok..

Beklenti de düşük oluyor haliyle..

Birbirimizden büyük isteklerde bulunmuyoruz..

Freelance insan, özgürlüğünü her şeyin önüne koyan insan demek..

Dolayısıyla sorumluluklarımızı ilişki içerisinde belirlerken çok da disiplinli değiliz..

Bakın şu an burada şehrin popüler mekanlarından birinde sizinle yemek yiyorum..

Başka biri olsa, `bensiz o mekana gidemezsin` der, evde oturtur.."

Vallahi sevdim bu kafayı!

?

Mert Vidinli?nin yazısındaki ilişkinin adı, ?karşısındakine duyulan güven? değil..

?Herkes herkesle, istediği her zaman, nerede isterse her türlü ilişkiyi kurabilir..?

Mantık bu..

Peki bize, yani bu topluma uyan bir mantık mı bu?

Örneğin; karınızın veya kızınızın ya da oğlunuzun böyle yaşamasını ister misiniz?

?

?DİZİ?LERİN ROLÜ

Geçelim ?dizi? çılgınlığına..

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada bir arkadaşım şöyle bir paylaşımda bulunmuştu:

?Dizilere kızmayalım, bu diziler sokaklarımızın aynası..?

Ben de şu cevabı vermiştim:

?Tam tersi, sokaklarımız dizilerin aynası..?

Bence, toplum mimarları insanların (özellikle gençlerin) özenti zaafiyetini çok iyi kullanıyor..

Diziler ilgi görsün diye yarattıkları tiplere biçtiği rollerle onlara, ?böyle olun, böyle davranın? diyor, insanımız da öyle davranıyor..

?

Farkında mısınız?

Kadına şiddet, hırsızlık, soygun, kavga, gasp, cinayet gibi bir çok olay, dizilerde ?normalmiş? gibi gösterilmesi sonucunda çok arttı..

Örnek;

1- Zalim İstanbul (Aile içi ilişki)..

2- Bir Zamanlar Çukurova (Aile içi çapraz ilişki)..

3- Hercai (Kadını hor görme kaçırma)..

4- Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz (Şiddet, cinayet, mafyacılık)..

5- Çukur (Şiddet, kan, mafya)..

6- Sefirin Kızı (Bir çeşit pedofili)..

Başka örnekler de sayabiliriz..

Bunlar, televizyon ekranlarında en çok reyting alan, reklam pastasının büyüğünü götüren diziler..

Ama söyler misiniz, bunlardan hangisi Türk örf ve ananesidir?

Bu ve bunun gibi o kadar çok toplumumuzu direkt olarak hedefleyen ve özümüze ait olmayan olayları sanki normalmiş gibi gösteren çarpık diziler var ki..

Hemen hepsi de, ?topluma örnek(!) oluyor?..

?Geleceğimiz çocuklarda veya gençlerde? diyoruz..

Ama, bu dizileri ve filmleri gözlerimizi bir an bile kapatmadan hep birlikte izliyoruz..

?

FARKEDİN ARTIK

Dikkat edin..

Bu toplum mimarları hiç sağa-sola sapmıyorlar..

Direk ?hedef?e kilitlenip 12?den vuruyorlar..

Çünkü, halkımızın önemli bir bölümü;

1- ?Toplumumuzu dejenere edebilmek için? onları yazdığı senaryolara özeniyor, özendiriliyor..

2- Biçtikleri rolleri kusursuz bir şekilde oynuyor..

3- ?Özgürlük? arzularının, kendilerini aslında ?köleliğe? doğru son sürat götürdüğünü ya fark edemiyor, ya da umursamıyor..

Tehlike o kadar büyük ki..

Bunun bir an önce farkına varmalı halkımız..

Çok geç olmadan..