Belediye Başkanı Saniye Caran’ın, hayatının hiçbir evresinde pazarcılık yapmamasına rağmen Antalya Pazarcılar Odası’na üye olması, bu sahnenin sadece görünen bir karesi. Bu durum, kendi başına anlaşılması güç bir tercih olarak dururken, asıl sorular başkanlık makamının ardındaki gölgeyi işaret ediyor.
Bir belediye başkanı, seçilmiş bir temsilci olarak, mesleki odalara üyelikle toplumun farklı kesimlerini temsil etme iddiasında olabilir.
Ancak bu üyelik, samimi bir temsilden ziyade, siyasi veya bürokratik bir stratejinin parçası olarak yorumlandığında, kamuoyunda şeffaflık ve hesap verebilirlik soruları havada uçuşuyor. Saniye Caran pazarcılar odasına neden üye olur? Sanırım açıklayacaktır. Şayet açıklamaz ise bu sorunun yanıtını, belediyenin tüm işlerini yürüttüğü iddia edilen eşi Hasan Ceran’dan mı almalıyız?” sorusu, kaçınılmaz olarak gündeme geliyor.
Hasan Caran hukuken aday olamayınca eşini aday gösterip seçimi kazanınca ortaya koyduğu bu egoyla sadece başkan olan eşini değil, tüm Korkuteli siyasetini şekillendirmeye çalışan bir figür profili çiziliyor.
Kendi başkan olamayınca eşini aday gösteren süreç, Muhittin Böcek’ten CHP’li vekillere, MHP’den dönen adayların çekilmesine uzanan manevralar ve Nail Kamacı’ya kadar uzanan destek zinciri ve tüm bu ilişkiler ağı, bir siyasi stratejiden öte, kişisel bir hırsın Korkuteli’ne dayatılması olarak okunuyor.
Belediye personeline “emir askeri” gibi davranan, meclis üyelerini “hiçbir şeyden anlamazlar gibi bir noktada değerlendiren seçmenine “AK Parti’ye geçeceğim” blöfü yaparak kendini diri tutmaya çalışıyor. Korkuteli’nde ağalık ile belediye başkan eşi olmayı karıştırmamak lazım.
Madem o kadar her şeye hakimsin o zaman eşinin neden pazarcılar odasına üye olduğunu ve bu üyeliğin arka planını kamuoyuna açıklamasında yarar var. Yoksa zamanında pazarda elma portakal sattı da kimsenin haberi mi olmadı mı? Cevap bekliyoruz.
