Erdoğan Kırmızıoğlu


2023 YILINA GİRERKEN…

Bugün 31 Aralık. 2022 Yılının son günü.


Bir yılı daha geride bırakıyoruz. 2022 Yılının son gününde, bu yılın son makale yazımda, geçmekte olan yılda yaşananlardan siyasi çekişmelerden uzak durarak, yeni yıla giriş hazırlıklarının yapıldığı şu günde, yeni yıl tarihçesinden, yeni yıl beklentilerinden, kısaca bahsedeceğim.

Benim tespitlerime göre bu yılbaşında da, koronovirüslü yılları atlatmamıza rağmen o bizim kuşağın bildiği geçmiş yılların yılbaşı kutlama heyecanı maalesef yok. Bunun da en başlı sebebi ülkemizin ekonomik sıkıntı yaşaması, yüksek enflasyonun bir türlü düşürülememesi, halkımız insanının alım gücünün sürekli düşmesi, marketlerde fahiş fiyat artışlarının bir türlü kontrol altına alınamaması.

Yeni yılın son gününde benimde yılbaşı heyecanım yok. Belki benim gibi birçok insanda aynı şeyi düşünüyor. Geçmiş yıllarda içimde hissettiğim o yeni yılbaşı gecesi, yeni yıl heyecanı çok farklı idi. Şimdi çevremde yaşanan olumsuzluklar, dünyada ülkemde yaşanan olaylar, Kuzey Irak, Süriye’de, Ortadoğuda halen güvenli ortamın sağlanamamasından dolayı ülkemize sızan teröristler, Rusya’nın haksız yere Ukrayna’yı işgali ile sürmekte olan Rusya- Ukrayna savaşı, bazı uygulamalrda dünyada ve ülkemizde yapılan yanlışları gördükçe, yılbaşı kutlamalarından, yeni yıl beklentilerinden, yeni yıldan pek heyecan, mutluluk duyamaz oldum. Çünkü her geçen yılı dünyada ve ülkemizde arar olduk.

Yılbaşı günü olması sebebiyle önce, Türkiye'nin Turizm başkenti güzel Antalya'mızda şimdiden başlayan yeni yıl programları dâhilinde, otellerde, eğlence yerlerinde, gerekli önlemlerin yetkililerce ihmal edilmeden alınmasını, Yılbaşının huzur ortamında geçirilmesini dileyerek yazıma başlıyorum.

Yeni yılın tarihçesi geçmiş kültürlerde kutlanış biçimine bir göz atacak olursak, yeni yılın girişi olarak kabul gören yılbaşı, asırlardır her kültürde farklı şekilde kutlanmış. Yılbaşı yaklaşık 10.000 yıllık süre gelen bir inanç. Ne zaman kutlanmaya başladı tam olarak bilinmiyor. Eski çağlarda yılbaşı Kış Dönümü olarak kutlanmış. Hıristiyanlık hangi tarihte nerede devreye girdi? Hz İsa aslında 6 Ocak´da doğmuştu, yani vaftiz edilmişti. Gerçek Noel 6 Ocak idi.1 Ocak kutlamalarına nasıl dönüştü, bu konular halen tam olarak açıklanabilmiş değil.

4.000 yıl veya daha öncesinde Güneş´e tapan Eski Mısırlılar, yılın belli bir gününde Güneş´in yeniden doğuşunu 12 gün süren bir festival yaparak kutluyorlardı. 12 günün anlamı, takvimlerinin 12´ye yani 12 aya bölünmüş olmasıydı. Festival sırasında, evlerini yeşil palmiye dallarından yaptıkları 12 buketle süsleyerek, ayları simgeliyorlardı. Persliler´in yıllık yenilenme festivali olan Sacaea´da, Mısırlılar´ın kutlamalarının bir benzeridir, aynı kutlamalar Babilliler tarafından da yapılıyordu. Genel olarak tüm bu kutlamaların kökeninde, mistik bir tarikatın etkisi veya özel amaçlı bir ayin bulunuyordu. Törenler sırasında, efendiler ve köleler yer değiştiriyorlar, bir rahip taç giyerek kral ilan ediliyor, palyaçolar sokaklarda dolaşıyordu. Eski yılın ölümü vurgulanırken, güncel yaşamın kuralları özellikle esnetiliyor ya da alaya alınıyordu. Aynı kutlamalar Romalılar tarafından da biliniyordu. İsa´nın Doğum Tarihi Belli mi? Neden 25 Aralık tarihi Hıristiyanlık tarafından Hz. İsa´nın doğum günü olarak kutlanmakta ?. İsa´nın adından yola çıkılarak "Christmas" denen 25 Aralık günü, MÖ 4. Yüzyıldan beri kutlanmaktadır; Her ne kadar, İsa´nın doğum günü bilinmiyorsa da, kilise kutlama için 25 Aralık´ı seçti, büyük bir olasılıkla başka kutlamaların ayrı zamanlarda yapılmasını önlemek istemişlerdi. Aynı dönemde binlerce yıl öncesinden beri, Mitraik Güneş Doğumu, Aryen Töton Noeli, Galya Drüidlerinin kış gündönümü kutlamaları yapılıyordu. Noel kutlamaları tüm bu kutlamalar ve ritüellerden etkilenerek gelenek haline geldi. Işıklandırma, ökseotu, çobanpüskülü ve sarmaşık süsleri, noel ağacı, içki içmek, hediye vermek gibi gelenekler aslında İsa öncesinden kalmış olan geleneklerdir. 28 Aralık günü ise, Noel kutlamalarının aksine, bir matemdir. Noel´in Dinsel Açıdan Geçerli Hikâyesi ; Tanrı, altıncı ayda Nazareth adlı Galilee köyünde yaşayan Joseph adlı bir adamla nişanlı bakireye, meleği Gabriel´i (Cebrail) yolladı, Bakirenin adı Meryem´di ve Melek ona;

"Sevin, yüceliğe seçildin; Tanrı seninle; sen kadınlar arasında kutsanmış birisin." dedi. Ama Meryem korkmuştu; Melek devam etti; "Korkma, Tanrı´nın himayesindesin, gebe kalacaksın ve adını İesus koyacağın bir oğlun doğacak; o, büyük birisi. ona Yücelerin Oğlu denecek ve Davut´un tahtı verilecek, krallığının sonu gelmeyecek." Meryem sordu; "Bu nasıl olabilir?" Melek cevap verdi; "Kutsal Ruh seninle ve onun yüce kudreti; doğacak olana Tanrı´nın Oğlu diyecekler." Meryem başını eğdi ve son sözünü söyledi; "Bu hizmetçini koru Rabbim; sözlerine göre, isteneni yapmaya hazırım." Ve Melek Gabriel oradan ayrıldı. Gerçekten de Meryem hamile kaldı, herkes onun hakkında kötü düşünüyordu; Joseph çok üzülüyor ve uzaklaşıyordu; bir gece rüyasında bir melek gördü, melek ona Meryem´den uzaklaşmamasını, onun kutsal ruhu taşıdığını, İesus adlı bir erkek çocuğun doğacağını ve onun toplumu günahlarından kurtaracağını söyledi. Joseph inanmıştı ve Meryem´i yanından ayırmamaya ve korumaya karar verdi. Aradan günler geçti, o çağda Caesar Augustus Roma tahtındaydı ve Suriye Valiliği´ne Quirnius´u atamıştı, yeni Vali herkesin sayılmasını ve nüfus kütüğü yapılmasını istiyordu. İncillere göre, Kral Herod, kendisini tahtından indirecek olan Kurtarıcı´yı, Mesih´i yok etmek için yeni doğmuş çocukların öldürülmesini emretmişti. İlk dönem kilise kayıtlarında, 28 Aralık tarihine karar verilmiş ve bu tarihte 144.000 çocuğun öldürüldüğü kabul edilmişti. Oysa bu olayın yaşandığına inanılan Bethlem, çok küçük bir yerdi ve bu kadar çocuğun yaşayabileceği kadar çok nüfusun olması mümkün değildi, günümüzdeki araştırmacılara göre, eğer bu olay yaşanmışsa en fazla 6 ile 20 çocuk öldürülmüştür. Ve Joseph Galilee´den uzaklaşmaya karar vererek, Judea´ya Bethlehem´e gitmeye karar verdi ve hamile eşini de yanına alarak yola çıktı. Bethlehem´e vardıklarında kalacak yer bulamayarak bir ahıra sığındılar; Meryem orada oğlunu doğurdu. Doğum esnasında gökte büyük bir yıldız parladı; oranın kralı olan Herod´a gelen bir haberde doğudan gelen üç bilgenin topraklarına girdiği söylenmişti ayrıca Kral´ın kahinleri Judea´da Yahudiler´in Kralı´nın doğacağını öngörmüşlerdi, bilgeler onları görmeye geliyorlardı. Yıldızı gören Herod, doğumun gerçekleştiğine karar verdi. Bu arada, üç bilge ahıra gelmişler bebeği ve annesini görmüşlerdi, bebeği görür görmez diz çökerek selamladılar ve getirdikleri armağanları verdiler sonra geldikleri yere geri döndüler. O gün, Noel Günüydü çünkü İsa doğmuştu.

Türk Milletinin Tarihinde ise, Nevruz yılbaşı kutlamasıdır. Çünkü eski Türk takvimi olan 12 hayvanlı Türk takviminde yeni yıl 21 Martta başlar. Sadece nevruzun Türklerin tarihte bilinen en eski cetlerinden olan Hunlar devrinden beri kutlandığını biliyoruz. M.Ö. II. asırda yaşamış olan ünlü Çin Tarihçisi Simaçen "Tarihi Hatıralar" isimli eserinde, Hun liderlerinin yılbaşında, yani nevruzda kutlama yaptıklarını anlatmaktadır. Mesela, Selçuklu hükümdarlarının nevruza özel bir ehemmiyet vermişlerdir. Sultan Melikşah döneminde yapılan yeni takvimde nevruz yılbaşı olarak kabul edilmiştir. Bu devrin ünlü devlet adamı Nizamülmülk "Siyasetname" adlı eserinde beyan ettiğine göre, Selçuklu hükümdarları nevruz günü, sarayın kapılarını halka açarlardı ve onların dilek ve şikâyetlerini dinleyerek, isteklerini yerine getirmeye çalışırlardı.

Yılbaşı gününün genel özelliğidir, bir hafta öncesinden hazırlıklar başlar. Bu yılda büyük alışveriş merkezlerinde hazırlanan yılbaşı süslemeleri dikkat çekiyor.Adeta bu çalışmada, büyük alışveriş merkezleri birbiriyle yarışıyor.İlk göze çarpan çam ağaçlarına yapılan süslemeler. “Çam Süsleme Geleneği” ve “ Yılbaşı Kutlamalarına” da değineceğim.Yıllardır hepimizin zihninde yılbaşı kutlamalarının bir Hıristiyan geleneği olduğu kanısı yer aldı.Bu kutlamalarda kimi zamanda, özellikle İslami kesimce, “Hıristiyan kutlamalarıyla, halkımız Hıristiyanlaştırılıyor. Bu gelenek Türk-İslam değil, Hıristiyan geleneğidir “ propagandası yapıldı.Hâlbuki ; Son zamanlarda Yılbaşı kutlamalarının hiç de Hıristiyan Geleneği olmadığı, Sümerolog Muazzez ÇIĞ’IN yaptığı araştırmalar neticesinde ortaya konuldu. Türkiye’nin Dünyanın saygı duyduğu, Sayın ÇIĞ, bu konuda yaptığı bilimsel araştırmalarını yayınlayarak bu husus da yanlış bildiğimiz birçok bilgiyi düzeltiyor.Sayın ÇIĞ’IN araştırmalarına göre; Hıristiyanların İsa'nın doğuşu olarak kutladığı Noel bayramı, aslında çok eski dönemlerde, Türklerin yeniden doğuş bayramı. Yılbaşı Kutlamasının eski bir Türk Geleneği olduğunu ve Hıristiyanların bunu Türklerden aldıklarını ortaya koyuyor. Türklerin kutladığı yeniden doğuş bayramında Akçam ağacı da var. Türkler bu Akçam ağacına hayat ağacı diyorlar.Bu ağacı, motif olarak bizim bütün halı, kilim ve işlemelerimizde görebiliyoruz… Eski çağlarda Türk inanışına

göre , Türklerin, tek Tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yeryüzünün tam ortasında bir Akçam ağacı bulunuyor. Bu akçam ağacının tepesi, gökyüzünde oturan Tanrı ÜLGEN’İN sarayına kadar uzanıyor, bu uzanıştan dolayı da Akçam ağacına, hayat ağacı diyorlar. Eski Türklere göre , Tanrı ÜLGEN , insanların koruyucusu, o sakallı ve kaftan giymiş olarak sarayında oturuyor ve geceyi, gündüzü, güneşi yönetiyor. Geçmişte ve günümüzde her zaman Türklerde yaşamlarında güneş çok önemli olmuş.Eski Türklerin inançlarına göre, gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık’ta tarihinde gece gündüzle savaşıyor. Güneşli gün, uzun süren savaştan sonra geceyi yenerek zafer kazanıyor. İşte, tam bu an; Güneşin yeniden doğuşu, Türklerde bir yeni doğum olarak algılanıyor. Bayramın adı da, Nartugan, nar=güneş, tugan, dugan=doğan…Yeniden doğan güneşle, astronomik olarak o günden itibaren geceler kısalmaya, günler uzamaya başlıyor. Verilen savaş sonunda, bu güneşin zaferini, yeniden doğuşunu, Türkler büyük şenliklerle akçam ağacı altında kutluyorlar. Güneşi geri verdi diye Tanrı ÜLGEN’E' e dualar ediyorlar. Duaları da Tanrıya ulaşsın diye Akçam ağacın altına hediyeler koyuyorlar, dallarına bantlar bağlayarak, Tanrıdan o yıl için dilekler diliyorlar… İnanca göre de bu dilekler muhakkak her zaman yerine geliyormuş. Bu bayram içinde, önceden evler temizleniyormuş, güzel giysiler giyiliyormuş.Eski Türkler, o gün, Akçam Ağacının etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlarmış. Yaşlılar, büyük babalar, nineler ziyaret ediliyor, aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlarmış. Yedikleri; yaş ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerlemeler. Bayram, aile ve dostlar bir araya gelerek kutlanırsa ömür yaşı uzarmış, o kişilere de uğur gelirmiş.Muazzez İlmiye Çığ’ın bu araştırmaları Yılbaşı Kutlamasının eski bir Türk Geleneği olduğunu ve Batılı Hıristiyanların bu geleneği batıya yüzyıllar önce göç eden Proto Türklerden ( Ön Türkler) bunu Türklerden aldıklarını ortaya koyuyor. Ayrıca; Araştırmaya göre Akçam ağacı yalnız Orta Asya'da yetişiyormuş. İsa’nın yaşadığı Ortadoğu, Filistin topraklarında yaşayanlar bu ağacı bilmezlermiş. O yüzden bu olayın Türklerden Hıristiyanlara geçtiği ve bunu da Hunların Avrupa'ya gelişlerinden sonra onlardan görerek aldıkları söyleniyor. Noel Ağacının, İsa'nın doğumu ile hiç ilgisi yok. Eski Türklerde bu Kutlama bir “Doğum…” Güneşin yeniden doğuşu… İsa’nın yeniden doğuşu değil…Bence, Akçam ağacı-Noel ağacı mı oldu? Düşüncesinden çok, yılbaşında, süslenen çam ağacını Noel Ağacı görmek yerine, Türk Dünyası olarak Akçam Ağacı olarak görerek kutlamak, Eski Türklerdeki geleneği, yüzyıllar boyunca sürdürmek açısından çok daha yerinde olacak.

Elbette, her insan Yılbaşı Kutlamalarına istediği gibi hazırlanır. Canı nasıl ister ise o şekilde de kutlayabilir… İstediğini düşünmekte, bu düşünceye göre davranış sergilemekte herkes özgür…Ben bu yılbaşını, Eski Türk geleneği düşüncesinde, alışveriş merkezlerinde süslenen ağaçları da “AKÇAM “hayat ağacı görerek, yeniden doğuş bayramın düşüncesinde,her şeyin pozitif olumlu geçmesini “ düşünerek, Ülkemize ve tüm insanlığa barış sevgi, huzur dileyerek kutlayacağım…

Günler ne çabuk da geçiyor…

Daha dün gibi, “2021 yılına güle güle…2022 yılına hoş geldin “ dediğimiz yılbaşı akşamı…Geçen yılbaşı akşamından bugüne tam bir yıl geçti…Bir yılı daha acı –tatlı, üzüntülü-sevinçli, iyi- kötü günleriyle geride bırakıyoruz.2022 yılında da yakınlarımızdan dost akraba arkadaşlarımızdan birçok insanı kaybettik.Üzüntüleri içimizde saklayarak, bindiğimiz hayat gemisinde yolculuğumuza devam ediyoruz.

Bugün 2022 yılına elveda derken…Belki, 2022 yılı için birçoğumuz için beklentilerimizin gerçekleşmemesi bizleri hayal kırıklığına uğratmış olabilir. İnsanoğlunun fıtratında her zaman “umut etmek” vardır. Yeni yıl , yeni umut demek. Hepimiz içinde yeni hedefler, yeni hayaller ve yeni beklentiler var aslında. Umut; istemek, istekleri gerçekleştirmek için yeni yollar bulmak ve vazgeçmemektir. Bu nedenle yaşamda karşılaşılan güçlüklerle baş etmede, olumsuz koşulları iyileştirmede ve hayalleri gerçek kılmada fiziksel ve psikolojik olarak iyi hissetmemizde umutlu olmak çok önemlidir. Umutsuzluk ise kişiye çaresiz, sinirli, mutsuz, isteksiz, kendine ve hayata karşı inançsızlık hissi verir. Aynı zamanda umutsuzluk yaşayan kişilerin

hayal kurma, hedef koyma ve problem çözme yeteneğinde azalma yaşanır. Bu kişiler hayatından zevk almamaya başlar ve bu durum kişiyi yapmayı sevdiği aktiviteleri bile yapmak istememesini sağlar, bu yüzden depresyon ve kaygı oluşabilir. Umut etmek, özellikle mutsuz hissederken ya da motivasyonumuz olmadığında zor olabilir. Böyle durumlarda içimizdeki umudu bir nebze de olsa yeşertmek adına şunları deneyebilirsiniz:

Yılın son gününde, kötü, negatif düşünceleri, kini, nefreti, bir kenara bırakır. İyi, yapıcı, pozitif düşünceleri, önce kendimize, sonra yakınlarımıza yayarsınız. Yakın dost, akraba, arkadaşlarımıza iyi temenniler içeren mesajlar çekerseniz. İnsanı, yaradan da ötürü hatalarıyla/sevaplarıyla hep severseniz. Ülkemizde ve tüm dünya da insancıl değer ve düşünceleri düşünerek, düşünce dağarcığımıza yerleştirirseniz…İnanın birçok şey kendiliğinden düzelme yoluna gidecektir.

İnsanca yaşayarak, ülkemizde ve tüm dünyada, savaşı, kan dökmeyi değil, BARIŞI EĞEMEN KILALIM. YURTTA SULH, DÜNYA DA SULH diyen Yüce Önder ATATÜRK’Ü, insanlık adına olumlu düşünceleri ile bir kez daha analım. Yeni yılda da, Atatürk düşmanlarının kirli emellerini hayata geçirmelerine asla izin vermeyelim.

Tüm okuyucularımın, Türk halkının, Türk Dünyasının , İslam Aleminin, Tüm insanlığın, Yeni yılını en içten dileklerimle kutlar, sevdiklerinizle birlikte sağlık, mutluluk ve huzur dolu bir yıl geçirmeyi, insanlık adına iyi, güzel, doğru, ne varsa yapılmasını canı gönülden temenni ederim...

Cumhuriyetimizin 100. Yıldönümünü kutlayacağımız 2023 yılının her günü sizlere başarılar umutlar getirsin…

Sağlıcakla, esenlikle kalın!

Yeni Yılda, yeni umutlar... Yeni mutluluklar… Yeni başarılar…

İYİ YILLAR…

 

Erdoğan KIRMIZIOĞLU

Araştırmacı