Antalya’nın EKDAĞ şirketinin işlettiği mekanlara gittim de yazmak aklıma geldi.
Ramazan Bayramını fırsat bilip soluğu her zamanki gibi Ege tarafında aldım.
Huyum kurusun eğer tatil içerisindeysem her gittiğim yerin en son nokrasına kadar tadını çıkarıp, güzellikleri gönül rahatlığıyla paylaşmaktan da geri durmam.
Malumunuz ben Fethiyeliyim.
Yani Beşkazalı.
En küçük bir fırsatını bulayım soluğu cennet mekanlarımızda alır, Antalya’nın keşmekeşe dönmeye yüz tutan trafiğinden bir nebze de olsa kendimi kurtarmış hissederim hep.
Girmeler Kaplıcasındaki halamın oğlu Fevzi abimin salaş mekanı ve hakikaten çok mütevazi köy pansiyonunda olabilmek bile büyük keyif olur benim için.
En azından bendeniz o güzellikler karşısında hakikaten mutlu oluyorum.
Aynı imkanları bıkıp usanmadan önlerine sunup memnun edemediğim nankörler utansın.
Konuyu nereye getireceğim?
Seydikemer, Fethiye, Çalış Plajı, Göcek, Dalaman Kayacık sahili, Sarıgerme, Dalyan ve Ortaca diye uzayıp gitti bayram güzergahım.
Akyaka, Marmaris, Muğla merkez, Milas ve Bodrum derken uzattık baya o güzergahları.
Kimisine belki yol yorgunluğu gibi gelebilir de, birincisi 10 günlük bayram tatilinin uzunluğu ile eş-dost ve akrabalarla kucaklaşmaktan öte ne yapacaktık ki?
Bayramın ikinci günü Bodrum’daydım.
Neden yalan söyleyeyim bu gibi özel günlerde pek tatile çıkmayı hiç sevmem zira yıllar önce aynı şekilde gidip geri dönerken Fethiye-Antalya güzergahında öyle bir trafiğe yakalanmıştım ki, tövbe etme rektesine kadar gelmedim değil.
2 saatlik Yayla yolunu 5.5 saatte bitirememiştim.
Bu nedenle tatilin uzunluğunu da düşünerek insanların Bodrum’a akmalarını bekliyor, kötü bir trafik bekliyordum.
Ama düşündüğüm gibi bir manzara ile karşılaşmadım.
Hakikaten sakindi Bodrum yolları ama ben her ne olursa olsun bu bayram Bodrum konusunda kararlıydım ve her türlü olumsuzlukları göze alıp gittim.
Ablamın kızı yani yeğenim Seçil Bodrumlu Süleyman Şeker ile evli.
Soyadı gibi hakikaten Şeker gibi insan Süleyman eniştemiz.
Kuzey Emir diye koç gibi evlatları var bana göre Bodrum’un en yakışıklısı. Onunla insan oturup saatlerce sohbet etmeye doymuyor.
Gündoğan semtinin seçkin ve köklü ailelerinden bizim Süleyman yeğen.
Her yeri gezdirdi sağ olsun. İkinci günü de Kuzey beyle Bodrum turu yapmaya karar verdik.
Bodrum’un en seçkin yerlerinde Belediye işletmeleri var. Bizim Antalya’daki EKDAĞ işletmeleri gibi diyebiliriz. Bodrum Kalesi’nin dibinde de “Trafo” isimli bir kafe var. Gezmekten yorulduk bir çay içimlik oturup nefes almaya karar verdik.
Birer de çay söyleyerek.
Fiyat listelerini merak ettim masadaki menüye baktım. Çay 25 TL yazıyordu. Oturduğun yerin önü deniz ve sağlı sollu işletmeler. Sağ tarafa bakarsan lüks tekneler, sol tarafın Antalya’nın Kaleiçi gibi sıra sıra tarihi mekanlar.
Çaylarımızı içtik dinlenmemizi yaptık gezmeye devam nedeniyle kasaya gidip çay parasını ödeyeceğim.
Kuzey yeğen cep telefonunu çıkarttı, “Bu barkotu okut dayı” dedi.
Okuttum kasiyer, “25 TL” dedi. “Bir değil 2 çay ücreti ödeyeceğim” dedim, “Evet 2 çay 25 TL” demez mi?
Kuzey yeğen, “Dayı Belediye’nin Bodrum uygulamasıyla biz Bodrumlulara bu tür işletmelerde her şey yüzde 50 indirimli” demez mi?
Şaşırdım.
Uygulamanın mükemmelliği de çok hoşuma gitti.
25 TL’lik indirimden değil, Bodrumlunun oyunu alıp seçilen belediye başkanı kendisine oy verenlerle birlikte Bodrumlu veya Bodrum’da ikamet ediyor olmanın onurunu, gururunu yaşatıyordu.
Bu takdir edilmez de ya ne yapılır?
Uygulamayı cep telefonuna indiriyorsun. İkametgah bilgilerini giriyorsun. Hemen hemen Bodrum’un her sahilinde bulunan belediye işletmelerinden yüzde 50 indirim hakkına sahipsin.
Yaşadığın şehirde seçtiğin tarafından adam yerine konmak güzel bir duygu olsa gerek de.,
Alanya’da da Alanyalılara teleferik indirimliymiş.
Peki Antalya’da kim nerede nasıl Antalyalılara ayrıcalıklı olmanın gururunu yaşatıyor?
Var da ben mi bilmiyorum?