Geçtiğimiz Cuma günü yarın mahkemeye çıkarılacak olan Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz ile ilgili son görüşlerimi yazmıştım da.,
Bir ara önce MHP ardından CHP’nin Kepez ve Büyükşehir Belediye Meclis üyeliklerinde bulunan Dr. Reşat Oktay yazımın altına fikir beyanında bulunmuş.
Demiş ki, “Vedat, bu işin ucu teleferiğin ihale edilişi ve imal edilişi sürecine kadar uzayacak” diye yazıp WhatsApp’tan atmış.
“Nereye kadar uzatacaklarsa uzatsınlar. Eğer bu ülkede adalet senin dediğinse o adalet de batsın” diye karşı fikrimi yazdım.
Ve sonra bana dedi ki, sana bir fıkra yazayım:
“Günün birinde bir ilçede bir kadının evinde fuhuş yaptırdığı ihbarı gelir. Polisler amirlerini ararlar ama bulamazlar, durumdan vazife çıkarıp kadının evini basarlar. Fakat o da ne. Orada amirlerini basmazlar mı? Ne yapacaklar, şaşkındırlar. Durumdan valinin, kaymakamın, savcının, hâkimin hepsinin haberi olur. Adamı nasıl kurtaracaklar ki? Planı yaparlar. Kadının ifadesini alırken kadını da ikna ederek şöyle ifade verdirirler. “Bana sadece polis müdürü değil, zaman zaman vali bey, kaymakam, savcı, hâkim, veteriner müdürü, mal müdürü, doktor, vs hepsi gelir. Hepsine sofra kurar, hizmet ederim” demiş. İş büyüyünce olay el birliğiyle kadına iftira atıldığı ile bir kararla sonuçlandırılır.”
Fıkranın devamını da şöyle bağlamış Reşat Oktay abim.
“Burada da gidişat bu şekilde olur. Ölen öldüğü ile kalır, hatta şikâyeti geri bile çektirilir. Onun suçu yok, bunun suçu yok. Nasrettin hoca fıkrası gibi sonuçsuz kalır biter ve gider, unutulur.”
Son satırları kendisinin şahsi fikri.
Fikri de bence bu bir fıkra değil.
Yani en azından teleferik kazasına yakıştırılacak bir fıkra olduğuna inanmıyorum.
Ne mi?
Tam da kılıfına göre uydurma.
Zira Google amcamı didik didik ettim. Aramadığım yerini bırakmadım böyle bir fıkraya rastlayamadım. “Fıkra” diye başlanan sözde gelinen nokta ve gelinmesi istenen ile bitirilen arasında o kadar çok farklılıklar var ki çöz çözebilirsen.
Fıkra dediğimiz yazı öncelikle çok şey anlatır. Anlatırken de, yani okurken insanı sürükler, heyecanlandırır. Sonunda da cuk diye oturtulur.
Misal Antalya İl Sağlık Müdürlüğünde geçen hafta canlı canlı yaşananlar.
Fıkra yanında halt etmiş mi etmemiş mi?
Konuyu bilenlerin hep bir ağızdan, “Etmiiiiiş” diyenlerin sesi kulaklarıma kadar geldi.
Eskiden çoğu konulara genelde mantığımı yürüterek bakar, hep de öyle yaklaşmaya çalışır, bundan hiçbir zaman vazgeçmemiştim.
Ama bu yaşımdan sonra yaşananları görüp, ağzı açık bir şekilde takip edip, geçmişte çok yanlış bakış açılarımın olduğunu anladım!.
Benim ülkemde artık “Ne yaşanırsa yaşamda mümkündür” gerçeğini kabullenenlerden olmuş durumdayım.
Ve tabii ki doğal olarak bu durumdan çok çok üzüntülüyüm.
Ne mi demek istiyorum?
Adaletin olmadığı bir ülke benim doğup büyüdüğüm ve yaşadığım ülke olamazdı.
Şehrin en tepe mülki amirinin sokak ağızlarıyla hareket edenler gibi davranış biçimi sergileyip, metazori dayatmalar içerisine girilmezdi.
Ne bileyim en azından bana göre öyle olmalıydı.
Ama oldu mu?
Meğer olmayabiliyor, benim “Olamaz, olmamalı” dediklerim bir bir olduruluyormuş da 60 yaşından sonra bunu anlayabilmiş birisi olarak ot gibi yaşamışım da haberim yokmuş.
İşte bu da bizim eksikliğimiz.
Varsın olsun!..